Dün Kamboçya'nın şirin mi şirin kenti Sihanouk ville'ye geldik... Phnom Penh'den sonra burası gerçekten süper geldi... Yazacak, anlatacak çok şey var... ilk fırsatta her şeyi yazacağım ama şunu söyleyebilirim şans kapımızda tık tık....
27 Ekim 2012 Cumartesi
18 Ekim 2012 Perşembe
KAMBOÇYA’da ki ‘ÖLÜM TARLASININ’ ÇİFTÇİSİ,
POL POT…
Kamboçya
öyle büyük acılara maruz kalmış bir ülke ki…. Yaşlı insanların parıltısız gözlerine,
sakat insanların bedenlerine, çocukların gülümsemelerine bu derin acının izleri
kazılıdır adeta…. Kelimelerin boğazınıza düğümlendiği, dinlerken göz yaşlarınızı
tutamadığınız, ‘bu nasıl olabilir’ dediğiniz öyle büyük acılar yaşanmış ki bu
ülkede…..
Bütün
bu acılara sebep ise; 1975-1979 tarihleri arasında, 7 milyon nüfuslu
Kamboçya’da, tam 3,3 milyon insanın ölümüne ve bir o kadarının sakat kalmasına
sebep olan Kamboçya’nın eski lideri Pol Pot’dur…
Dünya savaş
literatürüne ‘özsoykırım’ tabirinin
geçmesine yol açacak kadar acımasız olan Pol Pot, yüzyılın en
kanlı, en insafsız, en vahşi soykırımlarından birini
gerçekleştirmiştir Kamboçya’da…
Asıl
adı, Saloth Sar olan Pol Pot; çiftçi bir
ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiş. Demokrat Parti'ye hizmetlerinden dolayı
Fransa'da elektronik eğitimi almak için burs kazanan Pol Pot, Fransa'da
bulunduğu sırada komünizme ilgi duymaya başlamış. Tito devrindeki Yugoslavya'da
komunist gençlik kamplarında eğitim gören Pol Pot, bir süre sonra eğitimini yarıda
bırakarak Kamboçya’ya dönmüş ve öğretmenlik yapmaya başlamış. O zamanın
Kamboçyasında, siyasi arenada çok aktif roller üstlenen Pol Pot, 1963 yılında
ormanlık bölgelere çekilerek, Kızıl Khmerler olarak bilinen, siyah üniforma üstüne kırmızı
poşu takan, 100,000 kişilik askeri teşkilatı
kurup, organize etmiş.
1970'teki askeri
ihtilal sonucu iktidardan uzaklaştırılan, Kamboçya'nın kralı Sihanouk ile
işbirliğine giren Pol Pot, askeri
idareye karşı hareket başlatmış ve 1975'te General Lon Nol yönetimindeki askeri
idareyi devirerek başbakan olmuş… ( Bazı kaynaklarda Kızıl Khmer’lerin Sihanouk tarafından
kurulduğu söylenir).
O
zamanlar, iç savaşın yaşandığı Kamboçya’da, tanklar Phnom Penh şehrine girdiğinde
herkes mutluluktan ağlıyormuş… Savaşın bitiğini düşünen halk, uzun zamandır beklediği
huzurlu hayata nihayet kavuşabileceğini düşünerek büyük bir sevgi ve çoşkuyla
karşılamışlar Pol Pot yönetimindeki Kızıl Khmer askerlerini…
Ama
o andan sonra, hiçbir şey eskisi gibi olmamış Kamboçya halkı için….
Başbakan olup bütün idareyi elinde bulundurmasına rağmen,
birliklerinin başkent Phnom Penh'i işgal etmesiyle, asıl yüzünü gösteren Pol Pot, yaklaşık 4
yıl sürecek olan katliamına başlamış böylece…
Amerika’nın
şehri bombalayacağını ileri süren Kızıl Khmer askerleri, halkı, şehri terk
etmesi için zorlayarak, boş tarlalara toplamış…. (O zamanlar Amerika- Vietnam savaşı
var) tüm halk apar topar terk etmiş şehri….Ama
beklenen Amerikan saldırısı olmamış …..,Çünkü halkı boş tarlalara toplayan,
Amerikan saldırısı değil, Pol Pot’un
hastalıklı düşünceleriymiş….
Pol Pot,
Kamboçya’nın gerçek bir ekonomik ve siyasi bağımsızlık kazanabilmesi için, dış
dünyadan izole edilip, kendi kendine yeterli bir tarım ülkesi olması gerektiğinde
inanıyormuş. Komünizmi hastalıklı bir biçimde yorumlayan Pol Pot, herkesin
tarım işçisi olması gerektiğini savunuyormuş… Başta doktor, öğretmen,
avukat, sanatçı, yazar olmak üzere tüm eğitimli
kesimi tutuklatan psikopat, onları, yüzlerce insanın tek hücreye yığıldığı
hapishanelere dağıtmış, pirinç tarlalarında çalıştırmaya zorlamış..
Modern
hayatın, paranın, eğitimin ve dinin zararlı olduğuna inanan Pol Pot, eğitimli
nüfusun adam edilmesinin yani yeni düzene inanıp bağlılık göstermesinin çok zor
olduğuna inandığı için komünist rejime karşı olduğunu söyleyen herkesi
öldürtmüş…. Hatta 1700 kişiyi sırf gözlük taktıkları için öldürtmüş…..
Okulları
kapattıran, para kullanımını yasaklatarak merkez bankasını ortadan kaldıran Pot,
eski-yeni siyasi rakibi olabileceğini düşündüğü herkesi, ünlü aktörleri,
şarkıcıları, o sırada ülkede bulunan turistleri… kısaca herkesi sorgusuz
sualsiz yakalatıp, türlü işkencelerden geçirterek öldürtmüş…Liderlerinin emrini
yerine getirmek için acımasızca katliam yapan Kızıl Kmerler, okul, hastane, tapınak ne varsa yakıp yıkmışlar….
Okuma-yazma
bilmek, gözlüklü olmak, elleri nasırlı olmamak bile tutuklanma sebebiymiş. Koca
ülkede hapiste olmayan sadece Kızıl Khmer askerleri ve çiftçilik yapan, pirinç
tarlalarında köle gibi çalıştırılan insanlarmış.
Tüm
bunlarla da yetinmemiş Pol Pot, hapishanedeki
insanlara inanılmaz işkenceler yaptırmış... Binlerce insan
günlerce aç susuz ölüme bırakılmış… Kadınlara, küçük çocuklara tecavüz edilmiş…Açlıktan
ya da dayaktan ölmeyenler kamyonlarla en yakındaki tesislere götürülerek; palayla,
zincirle, baltayla defalarca vurularak öldürülmüş… Kafaları çukurlara atılmış…
Kurşun
israfı yapmak istemedikleri için silah kullanmayan Kızıl Khmerler,
en acımasız işkenceleri çocuklara yapmışlar. Pol
Pot, çocukların öldürülmesinin çok önemli olduğunu, çünkü öldürülmeyenlerin
seneler sonra intikam almak isteyeceklerini düşünüyormuş. Bu yüzden bu küçük çocuklar, bedenleri
ağaçlara vurula vurula, olabilecek en vahşi şekilde öldürülmüşler….Ölmeyenler
ise canlı canlı atılmış toplu mezarlara. Binlercesinin beyni anne ve babasını
öldürmesi için yıkanmış….
Ülkeye
milyonlarca mayın döşenmiş o yıllarda. Kısa
sürede herkes sakat kalmış, herkes beyinsizleştirilmiş. Bugün hala
temizlenmeyen binlerce mayın var Kamboçya’da…. Halla bu mayınlar yüzünden uvuzlarını kaybeden yüzlerce insan var....
Başta
ABD olmak üzere batılı ülkeler sadece seyretmiş bu soykırımı…. Hatta soykırım
devam ederken Birleşmiş Milletler’in düzenli toplantılarına Kamboçya da
davetliymiş, Kamboçya adına bu toplantılara tek temsilci olarak kim katılmış
biliyor musunuz? Pol Pot!....
Ve
sonunda, tüm dünyanın seyrettiği bu soykırıma, daha fazla dayanamayan komşu Vietnam,
1979’da ülkeye girerek Kızıl Khmer’leri kısa sürede yenilgiye uğratmış…
Geride 3,3 milyon ceset ve masumların kanıyla
yıkanmış harabe halinde bir ülke ….
Pol
Pot ve örgütün diğer liderleri Çin ve Tayland’ın ücra köşelerine kaçarak, gerilla hareketlerine devam etmişler. Pol Pot’un
1997’de ki başkenti tekrar ele geçirme
denemesi başarısızlığa uğramış ve ömür
boyu ev hapsine mahkum edilmiş. 1998
yılında kalp krizinden ölen Pol Pot, yakılarak Kamboçya’nın ufak bir köyündeki
mezara konulmuş.
Örgütün
diğer elebaşları da tutuklanarak, batılı ülkeler tarafından düzenlenen(!)
uluslararası bir mahkemede yargılanmışlar ve 35’er yıl hapis cezasına çarptırılmışlar….‘İnsanların
hayatta kalması bizim için bir kazanç olmadığı
gibi, ölmesi de bizim için bir kayıp değildir’ diyen, bu insanlar için ne kadar
adil! öyle değil mi?
Pol
Pot rejiminden sonra Kamboçya’nın toparlanması, binaların yeniden inşa
edilmesi, tapınakların onarılması yıllar almış… Halkın yaşanılan travmayı
atlattığını söyleyemem Kamboçya’da…. Dediğim gibi tüm bu yaşananlar, derin bir
yara izi gibi Kamboçyalılarda….Tarih o kadar yakın ki….
17 Ekim 2012 Çarşamba
PHNOM PENH'E YOLCULUK....
Siem Reap’de 1 hafta boyunca konakladığımız Happy Guest House’dan, bu sabah 08:30’da, Phnom Penh’e gitmek üzere ayrıldık….
Siem Reap’de 1 hafta boyunca konakladığımız Happy Guest House’dan, bu sabah 08:30’da, Phnom Penh’e gitmek üzere ayrıldık….
İlk defa yağmursuz
bir günde başladı yolculuğumuz…
Çantalarımız her ne kadar yağmurluklu olsa da yağmurda içindekiler
ıslanıyor ve büyük bir eziyet haline geliyor… O yüzden yağmursuz bir günde yola
çıkmak sevindirdi bizi….
Siem Reap’ten başkent Phnom
Penh’e neredeyse günün her saatinde otobüs seferi bulunuyor. Bilet
fiyatları otobüslerin çeşitlerine göre değişiyor. VIP otobüsler; 10 Dolar,
yataklı gece otobüsleri 12 Dolar, normal otobüs fiyatları da 8-9 Dolar arasında
değişiyor. Biz biletlerimizi Old Market bölgesinde bulunan bir turizm
firmasından, kişi başı 7 dolara aldık (pazarlıkla, VIP otobüste).
Siem Reap’ten
Phnom Penh’e yolculuk 6 saat sürüyor ama sözde!… Yol çok kötü… Bazen bozuk asfaltta
bazen de toprak yollarda, sürekli devrilecek hissi içinde, bir o çukura bir bu çukura
girerek çok konforsuz bir yolculuk yaptık….
Yolun yarısında patlayan otobüs
tekeri, bu kötü yolun tuzu biberi oldu adeta... Çıkan korkunç ses herkesin ödünü patlattı. Bir sağa bir
sola savrulan otobüste, birkaç kişi kafasını camlara fena çarptı…. Neyse ki
kimseye önemli bir şey olmadan atlattık bu tehlikeyi... 20-25 dakikalık teker değiştirme mücadelesinden sonra, otobüsümüz tekrar devam etti çukuru bol, topraklı yollarda ilerlemeye…
Phnom Penh’e gitmemizin en büyük nedeni Laos için vize alabilmek Yaptığımız
araştırmalarda Laos vizesinin sınırdan
alınamadığını öğrenmiştik. Bangkok’da ya da Phnom Penh’de ki Laos Büyükelçiliklerinden vize alınabiliyor. 1 aylık Kamboçya vizemiz 7 Kasım’da sona eriyor…. Bu tarihten önce Laos’a geçmemiz
gerekiyor… Bu yüzden 2 hafta gibi bir süreyi Phnom Penh’de geçirmeyi
planlıyorduk!
Veee Phnom Penh...
Phnom Penh’e ulaştığımızda, yol üstünde bir yerde otobüsten
indirildik… Nerede olduğumuz veya nereye
nasıl gidebileceğimiz hakkında hiçbir bilgimiz yok… Soru sorduğumuz hiç kimse
İngilizce bilmiyor, etrafta ne bir taksi ne bir tuk tuk…. Ne yapacağımızı
düşünürken Çinli bir kızla tanışıp, şehir merkezine beraber gitmeye karar
verdik ve sonunda kişi başı 2 dolara bir tuk tuk ile anlaştık….
İnanın bana ne kadar çok okursanız okuyun, ne kadar çok şey
araştırırsanız araştırın, hata yapmamanız kaçınılmaz ….. Yaptığımız
araştırmalarda, Phnom Penh şehrindeki en uygun konaklama seçeneklerinin Boeung Kak bölgesinde olduğunu okumuştuk. Tuk tukcumuz dan bizi oraya götürmesini
istediğimizde karşılaşacağımız manzara hakkında hiçbir bilgimiz yoktu…
Akşam karanlığında, daracık bir sokakta, çöplerin içinde, yıkık dökük binaların arasında,
eski püskü bir guesthouse un önünde durduğumuzda inanın bana büyük bir şok
yaşadık…. Geceliği 6 dolar olan bu yerde
kalmamıza imkan yoktu. ‘Buralarda kalacak başka bir yer yok’ sözlerine aldırmadan, kalacak başka
bir yer aramaya karar verdik…
Sırtımızda çantalar başladık yürümeye daracık sokaklarda. ..Çok geçmeden
karşımıza İngilizcesi iyi olan bir Kamboçyalı çıktı… Bize bu bölgenin 'Riverside' bölgesine taşındığını… bölgedeki bütün mekanların kapanarak o bölgeye taşındığını anlattı uzun uzun…İşte, başımızdan
aşağı kaynar sular tam bu anda döküldü diyebilirim…. Her şeyi kuruşu kuruşuna hesaplarken,
fazladan verdiğimiz 4 dolar, çok dokundu bize çook…Ama elden ne gelir…. Atladık tuk tuka gittik Riverside
bölgesine….
Kaç Terminler Kaçç...
Oda fiyatı sorduğumuz ilk iki guest house 13-15 dolar isteyince
anladık ki Phnom Penh’de beklemediğimiz bir çok şeyle karşılaşacaktık. Uzun
uğraşlar sonucu Happy Eleven Guest House’da geceliği 8 dolara olan bugüne kadar
ki (Ting Tong hariç) en kötü odamızı tuttuk…. Akşam yemeği için dışarıya çıktığımızda Phnom Penh’in Siem Reap’e göre çok daha fazla pahalı olduğunu
anladık… 1-2 dolar bizim gibi düşük bütçe ile seyahat edenler için çok önemli….
Yarın sabah Laos vizesi için Laos Büyüjyelçiliğine gideceğiz…. Biran önce Laos
vizesi alıp, B ve C planlarıyla biran önce bu pahalı şehirden gitmeyi düşünüyoruz....
16 Ekim 2012 Salı
‘YENİLMİŞ SİYAM HALKI’ anlamına
gelen şehir;
SİEM REAP...
SİEM REAP...
Dünyanın en büyük tapınak şehri Angkor Wat’a ev
sahipliği yapan Siem Reap; ortasından nehir geçen, yeşilin bin bir çeşidiyle sarmalandığı,
küçük, sevimli bir şehirdir…
‘Siem’, bir diğer deyişle ‘Siam’, Tayland’ın eski adı olan ‘Siyam’ anlamına geliyor. ‘Yok edildi, yenildi’ anlamına gelen ‘Reap’ ile; ‘Yenilen Siyam Halkı’ anlamına gelen şehrin adı, 15. yy’da, Taylandlılar tarafından işgal edildikten sonra, Kimerlerin (Kamboçyalılar) ani bir baskınla, şehri geri almalarından sonra konulmuştur.
‘Siem’, bir diğer deyişle ‘Siam’, Tayland’ın eski adı olan ‘Siyam’ anlamına geliyor. ‘Yok edildi, yenildi’ anlamına gelen ‘Reap’ ile; ‘Yenilen Siyam Halkı’ anlamına gelen şehrin adı, 15. yy’da, Taylandlılar tarafından işgal edildikten sonra, Kimerlerin (Kamboçyalılar) ani bir baskınla, şehri geri almalarından sonra konulmuştur.
Acı dolu bir tarihi geride bırakıp henüz kapılarını dış dünyaya açmış bir ülkenin, turizm açısından en çok ziyaretçi çeken şehri Siem Reap; UNESCO’nun ‘Dünya Mirası’ listesinde yer alan Angkor Wat tapınakları, her bütçeye hitap eden konaklama seçenekleri, dünya mutfağından lezzetleri tadacağınız çok sayıda restoranları, akşamları dolup taşan barları, Kamboçya’nın geleneksel dansı olan Aspara dans gösterilerini izleyeceğiniz mekanları, müzeleri… ile, hem bir turistin, hem de bir gezginin tüm beklentilerini karşılayabilecek özellikte bir şehirdir….
HAPPY GUEST HOUSE (2 kişi 5$ konakladık) |
Ekim-Mart arasında ki aylar Kamboçya veya Siem
Reap’ı ziyaret etmek için en uygun aylar. Bu mevsimler arasında hava güneşli olduğundan,
şehri gezmek daha kuru ve keyifli oluyor…. Nisan ve Ağustos ayları yağış
artıyor. Yağışlı sezonda hava hem daha sıcak oluyor hem de yüksek nem oranına
sahip oluyor. Yağmur sezonu, ‘Low season’ olarak değerlendiriliyor, bu da
konaklama ücretlerine yansıyor. Yağmurlu sezon, düşük bütçeli gezginler için güzel
fırsat oluşturuyor.
Şehrin 15 dakika uzağında ‘The Angkor
Uluslararası Havalimanı’ bulunuyor. Bir çok uluslararası havayolu şirketinin, Phnom Penh, Bangkok ve Ho Chi Minh şehirlerinden, Siem Reap’e uçuşları
bulunuyor. Vize, ülkeye girişte, sınır kapılarından 20$ karşılığında alınabiliyor,
ancak havayolu ile ülke çıkışında ayrıca 25$ çıkış harcı ödemek gerekiyor.
Karayolu ile başkent Phnom Penh’den Siem
Reap’e otobüsle ulaşım 5-6 saat sürüyor (5-7$). Yine Sihanouk ville ve Battambang
şehirlerinden de karşılıklı otobüs seferleri düzenleniyor. Tayland ve Laos’dan
da otobüs ile şehre ulaşmak mümkün.
Şehri keşfetmenin en güzel yolu bisiklet
kiralamak. Günlük kirası 1$ olan bisikletlerle, şehri dilediğinizce gezebiliyorsunuz…
Motorsiklet kiralamak ve tuk tuk, şehri gezmek için diğer seçenekler… Burada
unutulmaması gereken tuk tukcularla olan pazarlık… İyi bir pazarlıkla size
söylenen fiyatın yarısına istediğiniz yere gidebiliyorsunuz.
Şehir merkezi olarak; Sivutha Street ve Old
Market (Psar Chas) geçiyor.
Eski sömürge döneminden kalma binalar, iş
merkezleri, dükkanlar, restaurant ve barlar bu bölgede yer alıyor.
Wat Bo ve
Taphul Village çevresinde çok sayıda guesthouse, otel yer alırken, Psar Leu
çevresinde daha çok el sanatları ürünleri sergilenen dükkanlar bulunuyor.
Siem
Reap’de neler yapılır?
Angkor Wat Tapınakları
Kmer halkının ruhunu yansıtan, dünyanın
en büyük tapınak şehri Angkor Wat’ta
büyüleneceksiniz… Şehrin, 10 kilometre uzağında, dev ağaçlar
arasına gizlenmiş; mistik ve esrarengiz yüzlerce tapınağın, mezarın, antik
kalıntının bulunduğu; Angkor Tapınaklarında
yapacağınız gezi, gizemli bir kapı açacak dünyanıza…. Güneşin doğuşunu ve
batışını seyretmek muhteşem bir gökyüzü ziyafetine dönüşecek…
Yüzen Köyler; Tonle Sap Gölü
Yılda bir kez mucizevî bir doğa
olayına sahne olan Tonle Sap gölünün üzerinde, küçücük
tekne evlerde yaşayan köylülerin hayatı, yepyeni yaşamlar tanımanıza neden
olacak bu şehirde…
Güney Doğu Asya’nın en büyük ve dünyanın benzersiz ekolojik su
rezervlerinden bir olan Tonle Sap gölü, Kamboçyalılar için hayat kaynağıdır….
Bu göl, her sene bir
imkansızı gerçekleştiriyor. Kuzeyden güneye akarken kasımda yönünü
değiştiriyor. Olay akıl almaz gözükse de aslında nedeni çok basit: Birleşik
Kaplar Yasası’nın gerçek hayattaki uygulaması. Mekong Nehri yağmur mevsiminde taşıdığı bol suyla, Tonle Sap
Nehri üzerinden ülkenin tam ortasındaki Tonle Sap Gölü’ne doğru akarken, kuru
mevsimde Mekong’un suları azaldığında, akıntı yön değiştiriyor. Nehrin ters
akmaya başladığı gün, Kamboçya’da büyük şenliklerle kutlanan, dünyanın
en ünlü Dolunay ve Su
Festivali 'Bon Om Touk' başlıyor. Festival zamanı, Kamboçya’da, hayat tamamen duruyor ve herkes
sadece kutlamalara odaklanıyor.
1997 yılında UNESCO, ‘Dünya Biyosfer Rezerv
Alanı’ olarak belirlenmiş olan Tonle Sap Gölü, 200’den fazla balık
türüne, 100’den fazla kuş türüne, yaklaşık 20 yılan türüne, çeşitli
sürüngenlere ve bir çeşit leopara da ev sahipliği yapıyor. Yaklaşık dört milyon
insanı besleyen göl, ülkenin deniz ürünleri ile ilgili gıda kaynağının dörtte
birini sağlıyor.
1113 köylü, göl üstünde yaptıkları tekne
evlerde yaşıyor Tonle Sap gölünde. Okul, polis karakolu, market, tapınak benzin istasyonu…. Her şey yüzüyor bu köyde…
Belli
aylarda, suyun akış yönüne göre tekne evler, hep birlikte yer değiştiriyorlar. Büyüklükleri
100-400 metrekare arasında değişen tekne evler içerisinde sakin bir yaşam süren
köylüler, evlerin önüne bambudan yapılmış verandalarda tavuk, horoz ve domuzlar
besliyor, domates ve biber yetiştiriyorlar.
Karides, timsah çiftçiliği ile
geçimlerini sağlayan köy halkı, çocuk yaşta yüzmeyi, kürek çekmeyi, tekne
kullanmayı çok iyi derecede öğreniyor.
Köyde, elektrik bulunmamasına rağmen, bir çok evde uydu ve tv antenleri görülebiliyor. Köyün jeneratör
istasyonunda, bittikçe şarj edilen aküler güç kaynağı olarak kullanılıyor.
Bu yüzen evlerin olduğu köyleri ziyaret
edip, güzel ve ucuz bir öğlen yemeği yemek, bu şehirde yapacağınız bir diğer
güzel aktivite.. Teknelerinin kirası 15$ … 3-4 kişi
binebiliyorsunuz… Biz ilk yılan yeme deneyimizi bu köylerde gerçekleştirdik. Tadı
mı? Eh fena değildi…
Prek Toal Kuş
Cenneti
Kuş düşkünleri için
bir cennet olan; leylek ve pelikanlara ev sahipliği yapan Prek Toal Kuş
cenettinde yapacağınız bir gezi de gününüzü unutulmaz kılacak.
Büyük su kuşları için Güneydoğu
Asya'da tek ve en önemli üreme alanı olan Prek Tolal Kuş Cenneti, Tonle Sap Gölünün kuzeybatısında 31.282 hektarlık bir alanda
yer alır. Leylek, Milky Stork ( Sütlü leylek), Spot gagalı pelikanlara ev
sahipliği yapan kuş cenettinde , görüntüleme için yılın en iyi zamanı, göçmen
kuşların sürülerini Prek Toal de toplandığı kuru mevsimdir.
Kuru sezon
ilerledikçe su çekilir, kuşlar artar…Araştırma İstasyonu'na giriş ücreti 5 $, rehberli
tekne turu için 25 $ ödemeniz gerekiyor. Eğer sabahın erken saatlerinde gezmek
isterseniz, Araştırma İstasyonu'nda, gecelik konaklamadan yararlanarak, ilginç
bir deneyim kazanabilirsiniz.Apsara Dansı
Budist ve Hindu
inanışında bulutların ve suyun dişi ruhunu temsil eden mitolojik bir kişiliktir
Apsara… Çok güzel bir kadın kılığında krallara ve kahramanlara dans eder Apsara….
Bu gösterideki Aspara dansının figürleri, tapınaklardaki Apsara çizimlerinden
alınmış ve danslaştırılmıştır.
Güzellikleriyle göz kamaştıran dünyaca
ünlü Apsaralar, Khmer kültürüyle özdeşleştirilir…Onlar Kamboçy’nın dans
tanrıçalarıdır…
12 Ekim 2012 Cuma
Angkor Thom
Angkor Wat’ta güneşin doğuşunu seyrettikten sonra, Kimer İmparatorluğu'nun son başkenti Angkor Thom'a doğru yola çıkıyoruz. 12. yüzyılın sonlarında kral VII Jayavarman tarafından kurulan kent yaklaşık 9 km²’ lik bir alanı kaplıyor. Kentin merkezinde Jayavarman’ın resmî (devlet) tapınağı, Bayon bulunuyor…
Angkor Wat’tan sonra inşa edilmiş olan 700 yıllık Angkor Thom, Angkor Wat’ın 1 km kuzeyinde yer alıyor.. İyi ruhlar ve iblislerin kabartma resimleriyle bezeli kapıları olan tapınağın o dönem yaşanan bir savaşta, yıkılan antik başkent Yasodharapura’nın üzerine inşa edildiği düşünülüyor.
Angkor Thom şehrinde, 5 ana kapı
bulunuyor. Kapıların her birinde 4 yöne doğru bakan bir suret bulunmakta.
Bu mistik
gülüşlü, dev yüzler ‘her şeyi bilen ve gören’ kralın yüzünü sembolize etmekte.
Mitolojik kahramanlardan olan ve Hinduizm ve Budizmde bahsedilen uzun ve çok
büyük yılan Naga, yolun iki kenarına dizilmiş tanrıların kolları arasında
taşınmakta ve şehri korumaktadır.
Kentin içinde Kral
Jayavarman ve daha önce/sonra gelen kralların yaptırdığı birçok anıt
bulunuyor.
Bayon Tapınağı'nın içinde bulunduğu, Angkor Thorm, eski tarihlerde, çevresinde milyonlarca timsah bulunan, insan yapımı su kanalları ile kaplıymış. Savaşlarda ölenler timsahlara atılırmış.
Bilgisayar simülatörleri kullanılarak araştırılan bu
antik şehrin karmaşık coğrafi konumu, astronomik hesaplara göre Ejderha
takımyıldızının M.Ö 10500 tarihindeki konumuna göre hesaplanarak gök
ayna ve yerdeki yansıması tezi ile inşa edilmiştir. Tüm yapı ve tapınaklar.
heykeller ve ikonografik doğası şeytanlar ve tanrıların gökte meydana gelen
ekinoks konumlarının devinme ve geçiş olaylarını belirtmek amacı taşımaktadır.
Bayon
Tanrıların yaşadığı kutsal Meru Dağı’nı sembolize
eden, Bayon, bir Budist tapınağıdır. Kral
VIII Jayavarman tarafından yaptırılmıştır. 54 adet lotus çiçeği goncası
şeklinde yapılmış kule, (bu kuleler antik krallıktan 54 bölgeyi simgelemektedir. Günümüzde bu kulelerden
37'si ayakta) ve bu kulelerin
üstünde; güney,
kuzey, doğu ve batı yönlerine bakan 200’ün üstünde dev suret bulunmaktadır.
Bayon Tapınağı’nın duvarlarındaki kabartmalarda; savaştan, horoz dövüşüne,
satrançtan doğuma kadar ilginç ve farklı betimlemeler yer alıyor…
Ta Prohm
Orijinal adı Rajavihara (Monastery of the
King), ’Kraliyet Manastırı’ olarak bilinen Ta Prohm, Kral 7. Jayavarman’ın annesi adına yaptırdığı bir tapınaktır.
Kimer
Krallığı’nın en şatafatlı dönemlerinde muazzam yapılar içeren Angkor şehri,
komşu ülkelerden gelen tehditler sonucunda zamanla terk edilmiş ve bölge
yağmalandıktan sonra doğa tüm bölgeyi içine çekmiştir… Bölge dev ağaçlarla, vahşi otlarla kaplanmıştır…
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)