27 Ekim 2012 Cumartesi

Dün Kamboçya'nın şirin mi şirin kenti Sihanouk ville'ye geldik... Phnom Penh'den sonra burası gerçekten süper geldi... Yazacak, anlatacak çok şey var... ilk fırsatta her şeyi yazacağım ama şunu söyleyebilirim şans kapımızda tık tık....

18 Ekim 2012 Perşembe

KAMBOÇYA’da ki ‘ÖLÜM TARLASININ’ ÇİFTÇİSİ,
                                                                        POL POT…

Kamboçya öyle büyük acılara maruz kalmış bir ülke ki…. Yaşlı insanların parıltısız gözlerine, sakat insanların bedenlerine, çocukların gülümsemelerine bu derin acının izleri kazılıdır adeta…. Kelimelerin boğazınıza düğümlendiği, dinlerken göz yaşlarınızı tutamadığınız, ‘bu nasıl olabilir’ dediğiniz öyle büyük acılar yaşanmış ki bu ülkede…..

Bütün bu acılara sebep ise; 1975-1979 tarihleri arasında, 7 milyon nüfuslu Kamboçya’da, tam 3,3 milyon insanın ölümüne ve bir o kadarının sakat kalmasına sebep olan Kamboçya’nın eski lideri Pol Pot’dur…
Dünya savaş literatürüne  ‘özsoykırım’ tabirinin geçmesine yol açacak kadar acımasız olan Pol Pot,  yüzyılın en  kanlı, en insafsız, en vahşi soykırımlarından birini gerçekleştirmiştir Kamboçya’da…

Asıl adı, Saloth Sar olan Pol Pot; çiftçi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiş. Demokrat Parti'ye hizmetlerinden dolayı Fransa'da elektronik eğitimi almak için burs kazanan Pol Pot, Fransa'da bulunduğu sırada komünizme ilgi duymaya başlamış. Tito devrindeki Yugoslavya'da komunist gençlik kamplarında eğitim gören Pol Pot, bir süre sonra eğitimini yarıda bırakarak Kamboçya’ya dönmüş ve öğretmenlik yapmaya başlamış. O zamanın Kamboçyasında, siyasi arenada çok aktif roller üstlenen Pol Pot, 1963 yılında ormanlık bölgelere çekilerek, Kızıl Khmerler olarak bilinen, siyah üniforma üstüne kırmızı poşu takan, 100,000 kişilik askeri teşkilatı kurup, organize etmiş.  
1970'teki askeri ihtilal sonucu iktidardan uzaklaştırılan, Kamboçya'nın kralı Sihanouk ile işbirliğine giren Pol Pot, askeri idareye karşı hareket başlatmış ve 1975'te General Lon Nol yönetimindeki askeri idareyi devirerek başbakan olmuş… ( Bazı kaynaklarda Kızıl Khmer’lerin Sihanouk tarafından kurulduğu söylenir).

O zamanlar, iç savaşın yaşandığı Kamboçya’da, tanklar Phnom Penh şehrine girdiğinde herkes mutluluktan ağlıyormuş… Savaşın bitiğini düşünen halk, uzun zamandır beklediği huzurlu hayata nihayet kavuşabileceğini düşünerek büyük bir sevgi ve çoşkuyla karşılamışlar Pol Pot yönetimindeki Kızıl Khmer askerlerini…

Ama o andan sonra, hiçbir şey eskisi gibi olmamış Kamboçya halkı için….
Başbakan olup bütün idareyi elinde bulundurmasına rağmen, birliklerinin başkent Phnom Penh'i işgal etmesiyle, asıl yüzünü gösteren Pol Pot, yaklaşık 4 yıl sürecek olan katliamına başlamış böylece…

Amerika’nın şehri bombalayacağını ileri süren Kızıl Khmer askerleri, halkı, şehri terk etmesi için zorlayarak, boş tarlalara toplamış…. (O zamanlar Amerika- Vietnam savaşı var) tüm halk apar  topar terk etmiş şehri….Ama beklenen Amerikan saldırısı olmamış …..,Çünkü halkı boş tarlalara toplayan, Amerikan saldırısı değil,  Pol Pot’un hastalıklı düşünceleriymiş….

Pol Pot, Kamboçya’nın gerçek bir ekonomik ve siyasi bağımsızlık kazanabilmesi için, dış dünyadan izole edilip, kendi kendine yeterli bir tarım ülkesi olması gerektiğinde inanıyormuş. Komünizmi hastalıklı bir biçimde yorumlayan Pol Pot, herkesin tarım işçisi olması gerektiğini savunuyormuş… Başta doktor, öğretmen, avukat, sanatçı, yazar  olmak üzere tüm eğitimli kesimi tutuklatan psikopat, onları, yüzlerce insanın tek hücreye yığıldığı hapishanelere dağıtmış, pirinç tarlalarında çalıştırmaya zorlamış..

Modern hayatın, paranın, eğitimin ve dinin zararlı olduğuna inanan  Pol Pot, eğitimli nüfusun adam edilmesinin yani yeni düzene inanıp bağlılık göstermesinin çok zor olduğuna inandığı için komünist rejime karşı olduğunu söyleyen herkesi öldürtmüş…. Hatta 1700 kişiyi sırf gözlük taktıkları için öldürtmüş…..

Okulları kapattıran, para kullanımını yasaklatarak merkez bankasını ortadan kaldıran Pot, eski-yeni siyasi rakibi olabileceğini düşündüğü herkesi, ünlü aktörleri, şarkıcıları, o sırada ülkede bulunan turistleri… kısaca herkesi sorgusuz sualsiz yakalatıp, türlü işkencelerden geçirterek öldürtmüş…Liderlerinin emrini yerine getirmek için acımasızca katliam yapan Kızıl Kmerler, okul, hastane, tapınak  ne varsa yakıp yıkmışlar….
Okuma-yazma bilmek, gözlüklü olmak, elleri nasırlı olmamak bile tutuklanma sebebiymiş. Koca ülkede hapiste olmayan sadece Kızıl Khmer askerleri ve çiftçilik yapan, pirinç tarlalarında köle gibi çalıştırılan insanlarmış.

Tüm bunlarla da yetinmemiş Pol Pot,  hapishanedeki insanlara  inanılmaz  işkenceler yaptırmış... Binlerce insan günlerce aç susuz ölüme bırakılmış… Kadınlara, küçük çocuklara tecavüz edilmiş…Açlıktan ya da dayaktan ölmeyenler kamyonlarla en yakındaki tesislere götürülerek; palayla, zincirle, baltayla defalarca vurularak öldürülmüş… Kafaları çukurlara atılmış…

Kurşun israfı yapmak istemedikleri için silah kullanmayan Kızıl Khmerler,  en acımasız işkenceleri  çocuklara yapmışlar. Pol Pot, çocukların öldürülmesinin çok önemli olduğunu, çünkü öldürülmeyenlerin seneler sonra intikam almak isteyeceklerini düşünüyormuş.  Bu yüzden bu küçük çocuklar, bedenleri ağaçlara vurula vurula, olabilecek en vahşi şekilde öldürülmüşler….Ölmeyenler ise canlı canlı atılmış toplu mezarlara. Binlercesinin beyni anne ve babasını öldürmesi için yıkanmış….
Ülkeye milyonlarca mayın döşenmiş o yıllarda.  Kısa sürede herkes sakat kalmış, herkes beyinsizleştirilmiş. Bugün hala temizlenmeyen binlerce mayın var Kamboçya’da…. Halla bu mayınlar yüzünden uvuzlarını kaybeden yüzlerce insan var....

Başta ABD olmak üzere batılı ülkeler sadece seyretmiş bu soykırımı…. Hatta soykırım devam ederken Birleşmiş Milletler’in düzenli toplantılarına Kamboçya da davetliymiş, Kamboçya adına bu toplantılara tek temsilci olarak kim katılmış biliyor musunuz?  Pol Pot!.... 

Ve sonunda, tüm dünyanın seyrettiği bu soykırıma, daha fazla dayanamayan komşu Vietnam, 1979’da ülkeye girerek Kızıl Khmer’leri kısa sürede yenilgiye uğratmış…
Geride 3,3 milyon ceset ve masumların kanıyla yıkanmış harabe halinde bir ülke ….

Pol Pot ve örgütün diğer liderleri Çin ve Tayland’ın ücra köşelerine kaçarak,  gerilla hareketlerine devam etmişler. Pol Pot’un  1997’de ki başkenti tekrar ele geçirme denemesi başarısızlığa uğramış  ve ömür boyu ev hapsine mahkum edilmiş.  1998 yılında kalp krizinden ölen Pol Pot, yakılarak Kamboçya’nın ufak bir köyündeki mezara konulmuş.

Örgütün diğer elebaşları da tutuklanarak, batılı ülkeler tarafından düzenlenen(!) uluslararası bir mahkemede yargılanmışlar ve 35’er yıl hapis cezasına çarptırılmışlar….‘İnsanların hayatta kalması bizim için bir kazanç olmadığı gibi, ölmesi de bizim için bir kayıp değildir’ diyen, bu insanlar için ne kadar adil! öyle değil mi?

Pol Pot rejiminden sonra Kamboçya’nın toparlanması, binaların yeniden inşa edilmesi, tapınakların onarılması yıllar almış… Halkın yaşanılan travmayı atlattığını söyleyemem Kamboçya’da…. Dediğim gibi tüm bu yaşananlar, derin bir yara izi gibi Kamboçyalılarda….Tarih o kadar yakın ki….

17 Ekim 2012 Çarşamba

PHNOM PENH'E YOLCULUK....

Siem Reap’de 1 hafta boyunca konakladığımız Happy Guest House’dan, bu sabah 08:30’da, Phnom Penh’e gitmek üzere ayrıldık….

İlk defa yağmursuz bir günde başladı yolculuğumuz…  Çantalarımız her ne kadar yağmurluklu olsa da yağmurda içindekiler ıslanıyor ve büyük bir eziyet haline geliyor… O yüzden yağmursuz bir günde yola çıkmak sevindirdi bizi….

Siem Reap’ten başkent Phnom  Penh’e neredeyse günün her saatinde otobüs seferi bulunuyor. Bilet fiyatları otobüslerin çeşitlerine göre değişiyor. VIP otobüsler; 10 Dolar, yataklı gece otobüsleri 12 Dolar, normal otobüs fiyatları da 8-9 Dolar arasında değişiyor. Biz biletlerimizi Old Market bölgesinde bulunan bir turizm firmasından, kişi başı 7 dolara aldık (pazarlıkla, VIP otobüste). 

Siem Reap’ten Phnom Penh’e yolculuk 6 saat sürüyor ama sözde!… Yol çok kötü… Bazen bozuk asfaltta bazen de toprak yollarda, sürekli devrilecek hissi içinde, bir o çukura bir bu çukura girerek çok konforsuz bir yolculuk yaptık…. 

Yolun yarısında patlayan otobüs tekeri, bu kötü yolun tuzu biberi oldu adeta... Çıkan korkunç ses herkesin ödünü patlattı. Bir sağa bir sola savrulan otobüste, birkaç kişi kafasını camlara fena çarptı…. Neyse ki kimseye önemli bir şey olmadan atlattık bu tehlikeyi... 20-25 dakikalık teker değiştirme mücadelesinden sonra,  otobüsümüz  tekrar devam etti  çukuru bol, topraklı yollarda ilerlemeye… 
Phnom Penh’e gitmemizin en büyük nedeni  Laos için vize alabilmek Yaptığımız araştırmalarda  Laos vizesinin sınırdan alınamadığını öğrenmiştik. Bangkok’da ya da Phnom Penh’de ki Laos Büyükelçiliklerinden vize alınabiliyor. 1 aylık Kamboçya vizemiz 7 Kasım’da sona eriyor….  Bu tarihten önce Laos’a geçmemiz gerekiyor…  Bu yüzden 2  hafta gibi bir süreyi Phnom Penh’de geçirmeyi planlıyorduk!

Veee Phnom Penh...

Phnom Penh’e ulaştığımızda, yol üstünde bir yerde otobüsten indirildik…  Nerede olduğumuz veya nereye nasıl gidebileceğimiz hakkında hiçbir bilgimiz yok… Soru sorduğumuz hiç kimse İngilizce bilmiyor, etrafta ne bir taksi ne bir tuk tuk…. Ne yapacağımızı düşünürken Çinli bir kızla tanışıp, şehir merkezine beraber gitmeye karar verdik ve sonunda kişi başı 2 dolara bir tuk tuk ile anlaştık….

İnanın bana ne kadar çok okursanız okuyun, ne kadar çok şey araştırırsanız araştırın, hata yapmamanız kaçınılmaz ….. Yaptığımız araştırmalarda, Phnom Penh şehrindeki en uygun konaklama seçeneklerinin Boeung Kak bölgesinde olduğunu okumuştuk. Tuk tukcumuz dan bizi oraya götürmesini istediğimizde karşılaşacağımız manzara hakkında hiçbir bilgimiz yoktu…

Akşam karanlığında, daracık bir sokakta, çöplerin içinde, yıkık dökük binaların arasında, eski püskü bir guesthouse un önünde durduğumuzda inanın bana büyük bir şok yaşadık….  Geceliği 6 dolar olan bu yerde kalmamıza imkan yoktu. ‘Buralarda kalacak başka bir yer yok’  sözlerine aldırmadan,  kalacak başka  bir yer aramaya karar verdik…  Sırtımızda çantalar başladık yürümeye daracık sokaklarda. ..Çok geçmeden karşımıza İngilizcesi iyi olan bir Kamboçyalı çıktı… Bize bu bölgenin 'Riverside' bölgesine taşındığını… bölgedeki bütün mekanların kapanarak o bölgeye taşındığını anlattı uzun uzun…İşte,  başımızdan aşağı kaynar sular tam bu anda döküldü diyebilirim…. Her şeyi kuruşu kuruşuna hesaplarken, fazladan verdiğimiz 4 dolar, çok dokundu bize çook…Ama elden ne gelir…. Atladık tuk tuka gittik Riverside bölgesine…. 

Kaç Terminler Kaçç...

Oda fiyatı sorduğumuz ilk iki guest house 13-15 dolar isteyince anladık ki Phnom Penh’de beklemediğimiz bir çok şeyle karşılaşacaktık. Uzun uğraşlar sonucu Happy Eleven Guest House’da geceliği 8 dolara olan bugüne kadar ki (Ting Tong hariç) en kötü odamızı tuttuk…. Akşam yemeği için dışarıya çıktığımızda Phnom Penh’in Siem Reap’e göre çok daha fazla pahalı olduğunu anladık… 1-2 dolar bizim gibi düşük bütçe ile seyahat edenler için çok önemli…. Yarın sabah Laos vizesi için Laos Büyüjyelçiliğine gideceğiz…. Biran önce Laos vizesi alıp, B ve C planlarıyla biran önce bu pahalı şehirden gitmeyi düşünüyoruz....

16 Ekim 2012 Salı

‘YENİLMİŞ SİYAM HALKI’ anlamına gelen şehir; 
SİEM REAP...


Dünyanın en büyük tapınak şehri Angkor Wat’a ev sahipliği yapan Siem Reap; ortasından nehir geçen, yeşilin bin bir çeşidiyle sarmalandığı, küçük, sevimli bir şehirdir…


‘Siem’, bir diğer deyişle ‘Siam’, Tayland’ın eski adı olan ‘Siyam’ anlamına geliyor.  ‘Yok edildi, yenildi’ anlamına gelen ‘Reap’ ile; ‘Yenilen Siyam Halkı’ anlamına gelen şehrin adı, 15. yy’da, Taylandlılar tarafından işgal edildikten sonra, Kimerlerin (Kamboçyalılar) ani bir baskınla, şehri geri almalarından sonra konulmuştur.

Acı dolu bir tarihi geride bırakıp henüz kapılarını dış dünyaya açmış bir ülkenin, turizm açısından en çok ziyaretçi çeken şehri Siem Reap; UNESCO’nun ‘Dünya Mirası’ listesinde yer alan Angkor Wat tapınakları, her bütçeye hitap eden konaklama seçenekleri, dünya mutfağından lezzetleri tadacağınız çok sayıda restoranları, akşamları dolup taşan barları, Kamboçya’nın geleneksel dansı olan Aspara dans gösterilerini izleyeceğiniz mekanları, müzeleri… ile, hem bir turistin, hem de bir gezginin tüm beklentilerini karşılayabilecek özellikte bir şehirdir….


Çok sayıda zengin turisti ağırlayan Siem Reap’de, 5 yıldızlı lüks otellerde konaklamak, Türkiye’dekinin üçte biri fiyatına mümkün olurken, backpackerlar ve düşük bütçe ile gezenler için, geceliği 5-6$’a, hostel ve guesthouse da bulmak mümkün oluyor.

HAPPY GUEST HOUSE (2 kişi 5$ konakladık)
Ekim-Mart arasında ki aylar Kamboçya veya Siem Reap’ı ziyaret etmek için en uygun aylar. Bu mevsimler arasında hava güneşli olduğundan, şehri gezmek daha kuru ve keyifli oluyor…. Nisan ve Ağustos ayları yağış artıyor. Yağışlı sezonda hava hem daha sıcak oluyor hem de yüksek nem oranına sahip oluyor. Yağmur sezonu, ‘Low season’ olarak değerlendiriliyor, bu da konaklama ücretlerine yansıyor. Yağmurlu sezon, düşük bütçeli gezginler için güzel fırsat oluşturuyor.


Şehrin 15 dakika uzağında ‘The Angkor Uluslararası Havalimanı’ bulunuyor. Bir çok uluslararası havayolu şirketinin,  Phnom Penh, Bangkok ve Ho Chi Minh şehirlerinden, Siem Reap’e uçuşları bulunuyor. Vize, ülkeye girişte, sınır kapılarından 20$ karşılığında alınabiliyor, ancak havayolu ile ülke çıkışında ayrıca 25$ çıkış harcı ödemek gerekiyor.

Karayolu ile başkent Phnom Penh’den Siem Reap’e otobüsle ulaşım 5-6 saat sürüyor (5-7$). Yine  Sihanouk ville ve Battambang şehirlerinden de karşılıklı otobüs seferleri düzenleniyor. Tayland ve Laos’dan da otobüs ile şehre ulaşmak mümkün.
Şehri keşfetmenin en güzel yolu bisiklet kiralamak. Günlük kirası 1$ olan bisikletlerle, şehri dilediğinizce gezebiliyorsunuz… Motorsiklet kiralamak ve tuk tuk, şehri gezmek için diğer seçenekler… Burada unutulmaması gereken tuk tukcularla olan pazarlık… İyi bir pazarlıkla size söylenen fiyatın yarısına istediğiniz yere gidebiliyorsunuz.
Şehir merkezi olarak; Sivutha Street ve Old Market (Psar Chas) geçiyor.  Eski sömürge döneminden kalma binalar, iş merkezleri, dükkanlar, restaurant ve barlar bu bölgede yer alıyor. 
Wat Bo ve Taphul Village çevresinde çok sayıda guesthouse, otel yer alırken, Psar Leu çevresinde daha çok el sanatları ürünleri sergilenen dükkanlar bulunuyor.  



Siem Reap’de neler yapılır?
Angkor Wat Tapınakları

Kmer halkının ruhunu yansıtan, dünyanın en büyük tapınak şehri Angkor Wat’ta büyüleneceksiniz… Şehrin, 10 kilometre uzağında, dev ağaçlar arasına gizlenmiş; mistik ve esrarengiz yüzlerce tapınağın, mezarın, antik kalıntının bulunduğu;  Angkor Tapınaklarında yapacağınız gezi, gizemli bir kapı açacak dünyanıza…. Güneşin doğuşunu ve batışını seyretmek muhteşem bir gökyüzü ziyafetine dönüşecek…

Yüzen Köyler; Tonle Sap Gölü
Yılda bir kez mucizevî bir doğa olayına sahne olan Tonle Sap gölünün üzerinde, küçücük tekne evlerde yaşayan köylülerin hayatı, yepyeni yaşamlar tanımanıza neden olacak bu şehirde…

Güney Doğu Asya’nın en büyük ve dünyanın benzersiz ekolojik su rezervlerinden bir olan Tonle Sap gölü, Kamboçyalılar için hayat kaynağıdır….  
Bu göl, her sene bir imkansızı gerçekleştiriyor. Kuzeyden güneye akarken kasımda yönünü değiştiriyor. Olay akıl almaz gözükse de aslında nedeni çok basit: Birleşik Kaplar Yasası’nın gerçek hayattaki uygulaması. Mekong Nehri yağmur mevsiminde taşıdığı bol suyla, Tonle Sap Nehri üzerinden ülkenin tam ortasındaki Tonle Sap Gölü’ne doğru akarken, kuru mevsimde Mekong’un suları azaldığında, akıntı yön değiştiriyor. Nehrin ters akmaya başladığı gün, Kamboçya’da büyük şenliklerle kutlanan, dünyanın en ünlü Dolunay ve Su Festivali 'Bon Om Touk' başlıyor. Festival zamanı, Kamboçya’da, hayat tamamen duruyor ve herkes sadece kutlamalara odaklanıyor.
1997 yılında UNESCO, ‘Dünya Biyosfer Rezerv Alanı’ olarak belirlenmiş olan Tonle Sap Gölü, 200’den fazla balık türüne, 100’den fazla kuş türüne, yaklaşık 20 yılan türüne, çeşitli sürüngenlere ve bir çeşit leopara da ev sahipliği yapıyor. Yaklaşık dört milyon insanı besleyen göl, ülkenin deniz ürünleri ile ilgili gıda kaynağının dörtte birini sağlıyor.


1113 köylü, göl üstünde yaptıkları tekne evlerde yaşıyor Tonle Sap gölünde. Okul, polis karakolu, market, tapınak  benzin istasyonu…. Her şey yüzüyor bu köyde… 





Belli aylarda, suyun akış yönüne göre tekne evler, hep birlikte yer değiştiriyorlar. Büyüklükleri 100-400 metrekare arasında değişen tekne evler içerisinde sakin bir yaşam süren köylüler, evlerin önüne bambudan yapılmış verandalarda tavuk, horoz ve domuzlar besliyor, domates ve biber yetiştiriyorlar. 

Karides, timsah çiftçiliği ile geçimlerini sağlayan köy halkı, çocuk yaşta yüzmeyi, kürek çekmeyi, tekne kullanmayı çok iyi derecede öğreniyor. 


Köyde, elektrik bulunmamasına rağmen, bir çok evde uydu ve tv antenleri görülebiliyor. Köyün jeneratör istasyonunda, bittikçe şarj edilen aküler güç kaynağı olarak kullanılıyor.
Bu yüzen evlerin olduğu köyleri ziyaret edip, güzel ve ucuz bir öğlen yemeği yemek, bu şehirde yapacağınız bir diğer güzel aktivite.. Teknelerinin kirası 15$ … 3-4 kişi binebiliyorsunuz… Biz ilk yılan yeme deneyimizi bu köylerde gerçekleştirdik. Tadı mı? Eh fena değildi…
Prek Toal Kuş Cenneti
Kuş düşkünleri için bir cennet olan; leylek ve pelikanlara ev sahipliği yapan Prek Toal Kuş cenettinde yapacağınız bir gezi de gününüzü unutulmaz kılacak.
Büyük su kuşları için Güneydoğu Asya'da tek ve en önemli üreme alanı olan Prek Tolal Kuş Cenneti, Tonle Sap Gölünün kuzeybatısında 31.282 hektarlık bir alanda yer alır. Leylek, Milky Stork ( Sütlü leylek), Spot gagalı pelikanlara ev sahipliği yapan kuş cenettinde , görüntüleme için yılın en iyi zamanı, göçmen kuşların sürülerini Prek Toal de toplandığı kuru mevsimdir. 
 Kuru sezon ilerledikçe su çekilir, kuşlar artar…Araştırma İstasyonu'na giriş ücreti 5 $, rehberli tekne turu için 25 $ ödemeniz gerekiyor. Eğer sabahın erken saatlerinde gezmek isterseniz, Araştırma İstasyonu'nda, gecelik konaklamadan yararlanarak, ilginç bir deneyim kazanabilirsiniz.

Apsara Dansı
Budist ve Hindu inanışında bulutların ve suyun dişi ruhunu temsil eden mitolojik bir kişiliktir Apsara… Çok güzel bir kadın kılığında krallara ve kahramanlara dans eder Apsara…. 
Bu gösterideki Aspara dansının figürleri, tapınaklardaki Apsara çizimlerinden alınmış ve danslaştırılmıştır.
Güzellikleriyle göz kamaştıran dünyaca ünlü Apsaralar, Khmer kültürüyle özdeşleştirilir…Onlar Kamboçy’nın dans tanrıçalarıdır…

12 Ekim 2012 Cuma

8 EKİM 2012 PAZAR - BÖLÜM 2

Angkor Thom


Angkor Wat’ta güneşin doğuşunu seyrettikten sonra, Kimer İmparatorluğu'nun son başkenti Angkor Thom'a doğru yola çıkıyoruz. 12. yüzyılın sonlarında kral  VII Jayavarman tarafından kurulan kent yaklaşık 9 km²’ lik bir alanı kaplıyor. Kentin merkezinde Jayavarman’ın resmî (devlet) tapınağı, Bayon bulunuyor…


Angkor Wat’tan sonra inşa edilmiş olan 700 yıllık Angkor Thom, Angkor Wat’ın 1 km kuzeyinde yer alıyor.. İyi ruhlar ve iblislerin kabartma resimleriyle bezeli kapıları olan tapınağın o dönem yaşanan bir savaşta, yıkılan antik başkent Yasodharapura’nın üzerine inşa edildiği düşünülüyor.

Angkor Thom şehrinde, 5 ana kapı bulunuyor. Kapıların her birinde 4 yöne doğru bakan bir suret bulunmakta. 


Bu mistik gülüşlü, dev yüzler ‘her şeyi bilen ve gören’ kralın yüzünü sembolize etmekte. Mitolojik kahramanlardan olan ve Hinduizm ve Budizmde bahsedilen uzun ve çok büyük yılan Naga, yolun iki kenarına dizilmiş tanrıların kolları arasında taşınmakta ve şehri korumaktadır.

Kentin içinde Kral Jayavarman ve daha önce/sonra gelen kralların yaptırdığı birçok anıt bulunuyor.

Bayon Tapınağı'nın içinde bulunduğu, Angkor Thorm, eski tarihlerde, çevresinde milyonlarca timsah bulunan, insan yapımı su kanalları ile kaplıymış. Savaşlarda ölenler timsahlara atılırmış.
Bilgisayar simülatörleri kullanılarak araştırılan bu antik şehrin karmaşık coğrafi konumu, astronomik hesaplara göre Ejderha takımyıldızının M.Ö 10500 tarihindeki konumuna göre hesaplanarak gök ayna ve yerdeki yansıması tezi ile inşa edilmiştir. Tüm yapı ve tapınaklar. heykeller ve ikonografik doğası şeytanlar ve tanrıların gökte meydana gelen ekinoks konumlarının devinme ve geçiş olaylarını belirtmek amacı taşımaktadır. 

Bayon

Tanrıların yaşadığı kutsal Meru Dağı’nı sembolize eden, Bayon, bir Budist tapınağıdır.  Kral VIII Jayavarman tarafından yaptırılmıştır. 54 adet lotus çiçeği goncası şeklinde yapılmış kule, (bu kuleler antik krallıktan 54 bölgeyi simgelemektedir. Günümüzde bu kulelerden 37'si ayakta) ve bu kulelerin üstünde; güney, kuzey, doğu ve batı yönlerine bakan 200’ün üstünde dev suret bulunmaktadır.  



Bayon Tapınağı’nın duvarlarındaki kabartmalarda; savaştan, horoz dövüşüne, satrançtan doğuma kadar ilginç ve farklı betimlemeler yer alıyor…

Ta Prohm

Orijinal adı Rajavihara (Monastery of the King), ’Kraliyet Manastırı’ olarak bilinen Ta Prohm, Kral 7. Jayavarman’ın annesi adına yaptırdığı bir tapınaktır.

Kimer Krallığı’nın en şatafatlı dönemlerinde muazzam yapılar içeren Angkor şehri, komşu ülkelerden gelen tehditler sonucunda zamanla terk edilmiş ve bölge yağmalandıktan sonra doğa tüm bölgeyi içine çekmiştir…  Bölge dev ağaçlarla, vahşi otlarla kaplanmıştır…

‘Kalpavriksha’; Hindu kültüründe ‘’dilek yerine getiren kutsal ağaç” anlamında ki;  banyan ağacları, kökleri ile tüm tapınak taşlarını içine hapsetmiştir Ta Phorm’da….